"Eskimeyen kitaplar"

Arapça Elyazmaları İçin Rehber

adam gacekArapça Elyazmaları İçin Rehber,

Orijinal İsim: Arabic Manuscripts: A Vademecum for Readers,

Leiden, Brill – Haziran 2009,

Müellif: Adam GACEK,

Türkçe Tercüme: Ali BENLİ – M.Cüneyt KAYA,

Klasik Yayınları, İstanbul – Ekim 2017

 

 

 

 

 

 

Adem’e (a.s.) öğretilen esma ve onlardan hareketle insanoğlunun yeryüzü serüveninde ürettiği her türlü bilgi ve birikim mahiyetine göre fiilî, sözlü veya yazılı şekilde sonraki kuşaklara aktarılmış, insanlığın ortak miras ve tecrübesine dönüşmüştür. Yaşam biçimleri, coğrafya, yerleşik veya göçebe hayat gibi faktörler bu aktarımın mahiyeti üzerinde belirleyici rol oynamıştır. Parşömenlerden rulolara, yazma kitaplardan modern baskılara uzanan yazılı aktarım sürecini anlamak için sözlü ve yazılı kültüre ait aktarım biçimleri üzerinde ek okumalar yapılmasında fayda var, Walter J. Ong’un literatürde önemli yeri olan Sözlü ve Yazılı Kültür eseri yanında YineDergi’deki aynı başlıkla konuyu daha geniş ele alan şu yazıya da göz atabilirsiniz.

   Bizim yazımızın konusu ise yazılı kültürün önemli bir parçası olan yazma eserler daha doğrusu İslam kültürüne ait yazma eserler. Kuran-ı Kerim ve Hadisler çerçevesinde İslam’ın ilk yüzyılında başlayan ilim faaliyetleri ve üretim coğrafyada sözlü kültürden yazılı kültüre geçişi hızlandırmış, birkaç yüzyıl içinde sadece dini ilimler alanında değil, matematikten astronomiye, dilbilimden coğrafyaya hemen her alanda eşi pek görülmemiş çapta bir üretim ve beraberinde tercüme faaliyeti ortaya konulmuştu. Bu üretim süreci ile İslam kültüründen yazılı kaynakların kaderi de şekilleniyordu ki bu konuda daha geniş malumata Johannes Pedersen’in eski ancak halen literatürde önemli yeri olan İslam Dünyasında Kitabın Tarihi isimli kitabına dair şu yazıya göz atılması da faydalı olacaktır.

  İslam Elyazmaları dediğimizde sınırları çok belirli olmayan, aklımıza gelebilecek hemen her alanda asırlarca, sadece Dımeşk, Kahire, İstanbul veya Gırnata’da değil; Timbuktu’dan Hanbalık’a, San’a’dan Buhara’ya çok geniş bir coğrafyada yapılan üretimden ve tedavüle giren eserlerin yolculuklarından bahsediyoruz. Matbaanın İslam dünyasına girişi, siyasal çalkantılar, kimi coğrafyalarda Arap alfabesi kullanımının tamamen yasaklanması gibi olumsuz etkenlere, yazmaların yapıları gereği kolayca etkilendikleri olumsuz muhafaza koşulları, savaşlar, yangınlar ve çeşitli afetlere rağmen hala dünya üzerinde sayısını tam olarak bilemediğimiz, her zaman sürprizlerle karşılaşabileceğimiz bollukta yazma eser devlet kütüphanelerinde, müzelerde, mahzenlerde, özel kütüphanelerde, müzayede salonlarında tedavülde. Türkiye tevarüs ettiği umumi ve hususi kütüphaneler ile İslam Elyazmaları konusunda dünyanın en zengin ülkesi konumunda. Siyasi ve idari konjektür sebebiyle yaşanılan uzun travma dönemine rağmen bugün bir milyona yakın başlıkta, yaklaşık yarım milyon yazmanın Türkiye’de olduğu düşünülüyor. Yakın zamana kadar anlatılagelen kütüphanelerden çalınan kitaplar, topluca envarterden düşülen koleksiyonlar hatta İsmail Saib Sencer Koleksiyonu gibi müstesna yazmalara sahip Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi’nden bir fakülte profesörü dahliyle yurt dışına kaçırılarak bir üniversite kütüphanesine satılmaya çalışılan yazmanın, ilgili üniversitenin namuslu bir profesörü tarafından gerekli yetkili makamlarla görüşülerek yerine iade edilmesi ve bu sahtekarlığın akademik bir yazı ile tüm dünya ile paylaşılması, buna rağmen aynı profesörün fakültedeki görevine devam etmesi gibi nice absürd ve trajikomik durum hiç yaşanmasa herhalde bugün çok daha fazlasına sahip olacaktık.

  Peki bunca yazmanın Türkiye’de bulunuyor olması Türkiye’yi yazma eser çalışmaları bakımından bir merkez kıldı mı? Maalesef bırakalım bir merkez olmayı, her dönemde bu işin ustası olmuş birkaç isim dışında yazma eserlerin kıymeti –koleksiyonerlerin ilgisini çekecek olanlar dışında- hemen hiç bilinemedi (birkaç İstanbul sahafının hatıralarına göz atarsanız, nice kıymetli eserin yok pahasına elden gittiğini kolaylıkla görebilirsiniz). Süleymaniye, Ayasofya, Bayazıd gibi en önemli merkez kütüphanelerdeki eserlerin doğru bir tasnifi ve dijitalizasyonu dahi son yıllarda önemle ve dikkatle ele alınabildi. Bu anlamda Yazma Eserler Kurumu ve yayınları son yıllardaki tek tesellimiz. Buna paralel olarak TDV İSAM’da sınırlı sayıda araştırmacı için açılan tahkik seminerleri de burada anabileceğimiz bir diğer gelişme. Ayrıca, 2017 yılı mart ve nisan aylarında, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde, Hadis Bölümü’nden Recep Gürkan Göktaş Hoca’nın, “Elyazmalarının Dünyasına Giriş” başlıklı seminer dizisi de kendi adıma çok faydalandığım bir etkinlik olmuştu, tamamen gönüllülük esaslı bu sunumları için kendisine buradan da teşekkürü borç biliyorum.

  Hal böyle olunca, yazma eserlere ilgi duyan birinin Türkçe’de başvurabileceği kaynak yok desek mübalağa etmiş olmayız. Bu ilgisizlik batı için söz konusu olmadı, asırlar önce başlayan şarkiyatçılık çalışmaları, çeşitli şekillerde batıya intikal eden sayısız yazma, kurulan enstitüler elbette beraberinde yazmalara dair özel çalışmaları da getirdi. Petersburg’dan Leiden’e, Londra’dan Boston’a, Barselona’dan Montreal’e pek çok merkezde çeşitli projeler ve enstitüler çerçevesinde sayısız çalışmaya ulaşmak mümkün. Bu üretimin ürünleri bugün bizler için kaynak olabilecek mahiyette. Bu literatürün son meyvelerinden olan Adam Gacek’in geçtiğimiz aylarda Türkçe tercümesi “İslam Elyazmaları İçin Rehber” ismiyle yayınlanan kitabı önemli bir boşluğu doldurdu diyebiliriz.

  1947 Polonya doğumlu olan Gacek, Kharkow’da Arap Dili, Londra’da kütüphanecilik eğitimi alırken beraberinde Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları eğitimi de almış ve bu esnada yazmalara dair bir kataloglama çalışmasında yer almış. 1980 yılında The Institute of Ismaili Studies’te kütüphaneci olarak başlayan çalışma hayatına bugün McGill Üniversitesi İslam Araştırmaları Kütüphanesi Sorumlusu olarak devam etmektedir. İslam yazmalarına dair literatürde önemli katkılara sahip bir araştırmacı olarak tanınmaktadır. Pek çok makale, tebliğ vb. çalışması yanında alanın uzmanlarına yönelik 2001’de “The Arabic Manuscript Tradition: A Glossary of Technical Terms and Bibliography”, 2008 yılında ise bu çalışmanın eki mahiyetinde “The Arabic Manuscript Tradition: A Glossary of Technical Terms and Bibliography, Supplement” ismiyle Brill’den çıkan iki eseri literatüre dair öncelikli çalışmalar listesinde yerlerini almıştı. 2009 yılında ise bu iki kitaba nazaran biraz daha giriş ve el kitabı, başvuru kitabı mahiyetinde Türkçe’ye tercüme edilen eserini yayınladı.

  Eserin Türkçe tercümesi üzerinden muhtevasından bahsetmemiz gerekirse; müellifin kısa ancak faydalı giriş bölümü ardından hacim olarak çalışmanın yaklaşık %80’ine tekabül eden ana bölüm geliyor. Bu bölüm alfabetik olarak düzenlenmiş. Türkçe baskıda Türkçe alfabetik dizim esas alınmış, ancak her madde için parantez içerisinde orijinal İngilizce madde başlığı ve beraberinde eserin Arapça tercümesinde kullanılan Arapça madde başlığına yer verilmiş. Bu detay oldukça kullanışlı olmuş. Dizimin alfabetik oluşu, başvuru amacıyla eseri ele aldığımızda bizlere kolaylık sağlıyor. Ancak giriş mahiyetindeki bu tür bir eserde alfabetik dizim esas alındığında birbiri ile ilgili konuları bir bütünlük içerisinde ve gerekli iç atıfları es geçmeden verebilmek konu başlıkları bazlı bir tasnife göre çok daha zor olmakta. Gacek bunu iç madde atıfları ile bir ölçüde aşmış. Ayrıca, gerekli maddelerde konuyu geçiştirmeden alt başlıklarına atıflarla genişçe ele almış. Elyazması dediğimizde elbette konu yazı ve kitapla ilgili pek çok unsuru içine alıyor; yazı türlerinden kağıt türlerine; çeşitli coğrafya ve dönemlerin özelliklerine, kullanılan mürekkep ve süsleme çeşitlerinden ciltçiliğe, sayfa düzenlerinden kullanılan kısaltmalara kadar hemen her konuya değinilmiş. Kapsayıcılık anlamında giriş seviyesinin üzerinde olduğunu belirtebiliriz, bu özelliği ile de konuya ilgi duyanlar için başvuru eseri olma yanında baştan sona okunup tetkik edilmesi de elyazmalarının dünyasına iyi bir giriş için yeterli alt yapıyı sağlayabilir teorik olarak. Bu bölümde içerik mümkün olduğunca zengin görsellerle desteklenmiş, bu hem teknik terimleri anlamayı kolaylaştırıyor hem de çok farklı dönem ve coğrafyalardan yazma örnekleri ile bizleri tanıştırıyor.

   Bu ana bölümden sonra gelen beş ek bölümün ilkinde “Arapça Elyazmalarında Karşılaşılan Genel Kısaltmalar”a yer verilmiş. İlk bakışta basit gibi görünse de, bir bilen yardımı olmadan bu kısaltmalar yazma eserleri tetkik edenleri çokça uğraştırmıştır. Böyle bir kısaltmalar derlemesi başvuru için faydalı olmuş. Ek II’de ise “Hat Sanatı Hakkında Memlük ve Osmanlı Metinlerine Dayalı Olarak Arapça Temel Harf Şekilleri”ne yer verilmiş, harflerin ayrı ve bitişik yazımlarda aldığı farklı şekiller bir şemada gösterilmiş. Ek III “Kuran Surelerinin Alfabetik Tablosu”, Ek IV ise “Bibliyografya Kılavuzu”. Bu bölüm ve eserin kaynakçası ileri okuma yapmak isteyenler için oldukça doyurucu bir literatür bilgisi sunuyor, modern çalışmalar yanında klasik dönemden çeşitli kataloglar ve ilgili koleksiyonlara dair bilgiler de içeriyor. Ek V’te ise, “Elyazmasının Tasviri” başlığı altında, bir yazmanın nasıl tanıtılacağı, nelere dikkat edilip hangi sıra ile belirtileceğine dair bir şablon dahilinde bilgi sunuluyor. Eser “Müslüman – Hristiyan Takvimi”, “Başlıca Tarihi Dönemler” ve “Başlıca Müslüman Hanedanlar” başlıklı 3 şema ile son buluyor.

   Adam Gacek’in eseri uluslararası literatürde önemli bir yere sahipken Türkçe literatürde oldukça önemli bir boşluğu dolduruyor. Elyazmalarına ilginin artması sonucu zamanla alanın uzmanları arttıkça daha iyi eserler ortaya konabilir elbette, ancak günümüzde İslam yazmalarına ilgi duyacak bir araştırmacının başvuracağı ilk kaynaklardan biri olacağı kesin. Mütercimlerin titiz çalışmaları ve yayınevinin özenli baskısı Türkçe edisyonda göze çarpıyor. Böyle bir başvuru kitabı karton kapak yerine sert bir cilt/kapak ile sunulsaydı daha isabetli olurdu.

Kaynak : https://yinedergi.com/2017/12/21/arapca-elyazmalari-icin-rehber/